Performans Toplumu

21. yüzyıl toplumu artık bir disiplin toplumu değil, performans toplumudur. Sakinleri ‘itaatkar özne’ değil, performans öznesidir. Bu özneler kendi kendilerinin girişimcileridir.

Günümüz toplumu artık tımarhaneler, hapishaneler, kışlalar ve fabrikalardan oluşan bir disiplin toplumu değil. Bunların yerini çoktan beridir fitness salonları, bürolardan oluşan gökdelenler, bankalar, havaalanları, alışveriş merkezleri ve gen laboratuvarları aldı. Normalin mekanıyla anormalin mekanını birbirinden ayıran disiplin kurumlarının duvarları, geldiğimiz noktada artık arkaik kalmaktadır.

Disiplin toplumu bir negativite toplumudur. Yasağın negatifliğiyle belirlenmiştir. Performans toplumu [Leistungsgesellschaft] yakasını negatiften adım adım kurtarır. Denetimin azalmasının artışı negatifliği ortadan kaldırır. Tasdik etmenin topluluk ismi olan Yes, we can (“Evet, yapabiliriz“) performans toplumunun pozitif karakterini dile getirir. Yasak, emir veya kuralların yerini proje, girişim ve motivasyon alır. Disiplin toplumu hala hayır‘ın hükmü altındadır. Disiplin toplumunun negatifliği deliler ve caniler doğurmuştur. Performans toplumuysa depresif ve mağluplar yaratır.

Disiplin toplumundan performans toplumuna geçişteki paradigma değişimi bir süreklilik göstermiştir. Toplumsal bilinçdışının içinde, açıkça, üretimi maksimize etme çabası yer alır. Üretkenliğin belirli bir noktaya erişmesinden sonra disiplin tekniği [Disziplinartechnik] kendi sınırlarına hızlıca ulaşır. Üretkenliğin artırılması için disiplin paradigmasının yerini performans paradigması alacaktır çünkü belirli bir üretkenlik seviyesinden sonra yasağın negatifliği tıkanıp daha fazla artışı engelleyecektir. Performans öznesi itaatkar özneden daha hızlı ve üreticidir. Disiplin aşamasını geride bırakmıştır, disiplinlidir. Disiplin tekniği vasıtasıyla ulaşılmış üretkenlik seviyesini yükseltir. Bu durum paradigma değişiminde bir kopma değil süreklilik meydana getirir.

Performans öznesi kendisini zorlayan, hatta sömüren her türlü tahakküm (baskı) yönteminden muaftır. Kendi kendinin egemeni ve efendisidir. Dolayısıyla, kendi kendinden başka kimsenin boyunduruğu altına girmez. Bu açıdan itaatkar özneden ayrılır. Fakat tahakküm yöntemlerinin ortadan kalkışı özgürlüğe götürmez. Daha ziyade özgürlük ve zorunluluğun birbirine geçmesine izin verir. Böylelikle performans öznesi, performansın maksimize edilmesi için mecburi özgürlüğü veya sınırsız mecburiyeti kendine mal eder. İş ve performansın aşırılığı kendini sömürmeyi şiddetlendirir. Bu ise başkalarını sömürmekten daha verimlidir çünkü özgürlük hissiyle beraber gelir. Sömüren aynı zamanda sömürülendir. Avcı ve kurban artık ayırt edilebilir değildir. Bu kendi kendine çekilme hali, kendine içkin mecburiyet yapılarını şiddete [Gewalt] dönüşümü sebebiyle paradoksal bir özgürlük doğurur. Performans toplumunun psişik hastalıkları, böylesi bir paradoksal özgürlüğün patalojik tezahürleridir.


Kaynak: Byung-Chul Han, Yorgunluk Toplumu.


Yorum bırakın