Voltaire Yüzyılı

Baylar, büyük adamlar pek nadir olarak yalnızdırlar. Büyük ağaçlar, bir ormana egemen olduklarında daha büyük görünürler, orada kendi evlerindedirler; Voltaire’in çevresinde bir zekâ ormanı vardı, bu orman on sekizinci yüzyıldır. Bu zekâlar arasında, Montesquieu, Buffon, Beaumarchais gibi doruklar vardır ve Voltaire’den sonra da en yüceler arasında iki kişi, Rousseau ile Diderot. Bu adamlar, insanlara düşünmeyi öğrettiler; iyi düşünmek, iyi davranmaya götürüyor; düşüncede doğruluk, yürekte doğruluk olup çıkıyor. İlerlemenin bu emekçileri yararlı çalışmalar yaptılar.

Buffon doğa tarihini kurdu; Beaumarchais, Molière’in ötesine geçerek, bilinmeyen bir komedi türünü, hemen hemen sosyal komediyi buldu; Montesquieu yasalar alanında öylesine derin kazılar yaptı ki, sonunda hukuku bulup çıkarmayı başardı. Rousseau’ya gelince, Diderot’a gelince, bu iki adı ayrı ayrı söyleyelim; Diderot, bu meraklı büyük zekâ, adalete susamış sevecen yürek, gerçek düşüncelere, temel olarak sağlam kavramlar vermek istedi ve Ansiklopedi‘yi yarattı. Rousseau, hayran olunacak bir hizmette bulundu kadına; anayı sütanne ile tamamladı; beşiğin bu iki yüce varlığını bir araya getirdi. Rousseau, bu sürükleyici ve dokunaklı yazar, bu derin düşler içindeki hatip, siyasal gerçeği çoğu kez keşfetti ve ilan etti. Ülküsü gerçeğin içindedir. Fransa’da yurttaş diye adlandırılabilecek kişiler içinde ilki olmak onun onurudur; yurttaşlık teli Rousseau’da titreşir. Voltaire’de titreşen ise evrensel teldir. Denilebilir ki, bu hareketli on sekizinci yüzyılda, Rousseau haklı temsil eder; Voltaire, daha da geniş olarak İnsan’ı. Bu büyük yazarlar ortadan çekildiler; ama ruhlarını bıraktılar bize, Devrim’i yani.

Evet, Fransız Devrimi ruhudur onların. Onların aydınlık bir türemesidir o. Devrim onlardan gelir; geçmişi kaplayan ve geleceği açan bu kutsanmış felaketin her yanında rastlanır onlara. Devrimlere özgü olan ve nedenlerin arasından sonuçları, ön planda olanın ardından geleni de fark ettiren bu saydamlıkta, Diderot’un arkasında Danton, Rousseau’nun arkasında Robespierre ve Voltaire’in arkasında Mirabeau görülür. Ve arkadakiler önde olanları biçimlendirirler.

Baylar, çağları insanların adlarından özetlemek, yüzyılları adlandırmak, onları bir tür insan varlıkları haline getirmek, henüz üç halka, Yunanistan’a, İtalya’ya ve Fransa’ya vergidir bu. Perikles yüzyılı, Augustus yüzyılı, X. Léon yüzyılı, XIV. Louis yüzyılı, Voltaire yüzyılı denir. Bu adlandırmaların büyük anlamı vardır. Yüzyıllara adlar vermek, yalnızca Yunanistan’a, İtalya’ya, Fransa’ya has bu ayrıcalık, uygarlığın en üstün bir belirtisidir. Voltaire’e değin, devlet başkanlarıdır bu adlar; Voltaire, bir devlet başkanından da bir şeydi, düşüncelerin başkanıdır o. Voltaire’le yeni bir dönem başlar: İnsan soyunun yüce yönetici gücünün düşünce olacağı sezilmektedir artık, uygarlık güce baş eğmektedir, ideal olanın sözünü dinleyecektir. Krallık asası ile kılıcın kırılması ve yerlerine ışığın geçmesidir bu; yani otorite özgürlüğe dönüşmüştür. Halk için kanun ve birey için de vicdandan başka hiçbir egemenlik yoktur bundan böyle. Her birimiz için, ilerlemenin iki yüzü açıkça bellidir ki, o da şudur: Hakkını kullanmak, yani bir insan olmak; ödevini yerine getirmek, yani bir yurttaş olmak.

Bu kelimenin, Voltaire yüzyılı kelimesinin anlamı budur; o büyük olayın, Fransız Devrimi’nin anlamı da bu.

On sekizinci yüzyıldan önceki iki unutulmaz yüzyıl, bunu hazırlamıştı; Rebalias Gargantua‘da krallığı uyarır; Molière de Tartuffe‘te Kiliseyi. Güce karşı kin ve hukuka saygı, bu iki ünlü zekâda apaçık ortadadır.

Bugün, kim ki “güç, hukukta önce gelir” der, Ortaçağlı olduğunu göstermiş, giderek üç yüzyıl geriden seslenmiş olur insanlara.

Baylar, on dokuzuncu yüzyıl on sekizinci yüzyılı saygıyla anar. On sekizinci yüzyıl önerir, on dokuzuncu yüzyıl ise sonuca vardırır.


Kaynak: Voltaire’in Yüzüncü Ölüm Yılı Üstüne Victor Hugo’nun Söylevi (Çev. Server Tanilli).


 

Yorum bırakın