Neoliberalizm — John Berger

Tüketim kültürünün ideolojik araçlarından biri paranoya. Bu kültür korku salarak tüketime teşvik ediyor, kendi yarattığı korkunun üstesinden gelinebilmesi için de tüketim reçeteleri sunuyor. Yayılan korku sayesinde yeni ürünler üretilip pazarlanıyor.

Tüketim kültürü diyoruz ama aslında neoliberalizmden bahsediyoruz. Açgözlülük ve kâr tutkusu üzerine kurulu bu kültür “neoliberalizm” diye anılıyor. Neoliberalizmin çılgın ideali, tüketicinin tüketim yoluyla insanlık durumundan muafiyet kazanması, bu muafiyeti satın alması. İnsanlık durumu dediğimiz şey ölümlülüğü, acıyı, hüznü, kayıp vermeyi içerir. Ama aynı zamanda, bütün bunlarla barışmayı ve onları aşmayı sağlayan hasletleri (virtue) de barındırır. Neoliberalizmin kurucu ideolojik öğelerinden biri, tüketicinin bu muafiyeti satın alabileceği iddiasıdır.

Bütün dünyada yoksullar ve yoksulluk olağanüstü bir hızla artıyor. Bu artışın sebebi doğal kıtlıklar değil. Bu yoksulluğu yaratan, serbest piyasa mekanizması. Bugünkü bilimsel-teknolojik gelişmişlik seviyesi, yoksulluğu topyekûn bertaraf edebilecek bir seviye. Ama gelin görün ki yoksulluk hem nicelik olarak hem de derinlik olarak katlanarak artıyor. Milyonlarca insan yetersiz beslenmeden mustarip. Ve bu sayı her yıl daha da artıyor.

Dışlanan ve yoksulluğa mahkûm edilen insanlar piyasacıların zihniyetinde “loser”dır, kaybetmeye, başarısızlığa yazgılıdırlar. Ve dünya sadece garipler için yaratılmıştır. “Loser”lar, iki nedenle kaybetmeye mahkûm. Çünkü, tüketemiyorlar. Ve üretemiyorlar, üretseler bile verimsizler, çok az üretiyorlar. Galiplerin yargısı o ki, “mağluplar” alt-insanlar. Efendi ırka, üstün ırka mensup değiller. Onun için neoliberalizm ekonomik ırkçılıktan başka bir şey değil.


Kaynak: John Berger, Yücel Göktürk, İstanbul’dan Gelen Telefon.


Yorum bırakın