Gâvur İzmir

18. yüzyıl başıyla 19. yüzyıl sonuna kadar geçen iki yüzyıl içinde Osmanlı Devleti’nin çöküşüne paralel olarak Türk egemenliği de giderek zayıflıyordu. Ege Bölgesi, özellikle Tanzimat’tan sonra İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya ve öteki Avrupa ülkelerinin geniş çaplı sosyoekonomik yayılmalarına sahne olmuştu. Adalar’dan ve Yunanistan’dan yoğun biçimde bir Rum akını başlıyordu. Batı Anadolu’yu ele geçiren ticaret ve sanayi kuruluşlarının çoğu İngiliz, Fransız ve Rumlarındı. Tüm yatırımlar Levantenler tarafından yürütülmekteydi.

Özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısında İngilizler, Osmanlı Devleti’nden aldıkları imtiyazla yaptırdıkları İzmir-Aydın demiryolunun yanında madencilikten havagazına, dokuma sanayiinden yağ sanayisine, ulaşım hizmetlerinden sigortacılık ve komisyonculuğa kadar Ege’de son derece yaygın bir ekonomik ağ kuruyorlardı. Fransızlar ise gerçekleştirdikleri İzmir-Kasaba demiryolunun yanı sıra Ege’de çeşitli yatırımlar yapmışlardı. İzmir Limanı ve rıhtımları, Balya-Karaaydın Maden Şirketi, M. Guiffray Kordon Tramvayları, İzmir Suları (Eauz de Smyrne) işletmeleri en kârlı yabancı yatırımlardı.

Yunanistan’ın Megalo İdea’sına karşılık, eski Roma İmparatorluğu’nu diriltmek peşinde olan İtalya da gözlerini İzmir’e dikmişti. İzmir’de önemli bir toplumsal koloni oluşturan İtalyanlar, ticaret ve sanayi yaşamında söz sahibiydiler. Kral II. Leopold’un tahta çıkmasıyla dünya çapında bir yayılma siyaseti izlemeye başlayan Belçika, İzmir’de etkin yatırımlara girişmişti. İzmir Elektrik Şirketi, Göztepe Tramvayları, Körfez Vapurları İşletmesi Belçika’nındı. Bazı ticari işletmelerle, İngiliz sermayeli İzmir Pamuk Kumpanyası ve Şark Sanayi Kumpanyası’nda da hisse sahibiydiler. Birleşik Amerika ise tütün dışsatımının denetimini eline geçirmişti. Üç tütün şirketiyle bir meyan balı ve meyan kökü şirketi, Amerikan çıkarlarını temsil ediyordu.

Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlıların müttefiki olacak Almanya’nın ise ticaret ve sanayi yönünden aşırı bir etkinliği yoktu. Almanya, Bağdat demiryolu aracılığıyla Musul’a inmek istemekte ve geniş stratejik amaçlara yönelmekteydi. Bu arada Almanlar, Ege’nin tarihi hazinelerini, özellikle Bergama kazılarında elde ettiklerini kendi ülkelerine götürmeyi de unutmamışlardı.

Yabancı devletlerin Ege’deki ortak çıkarları, Düyun-u Umumiye İdaresi ve Tütün Rejisi’nde bütünleştirilmişti. Osmanlı gelirlerini denetleyen Düyun-u Umumiye ve tütün tekelini yöneten Reji, Ege’de ve özellikle İzmir’de Türk etkinliğini geriletme sonucunu veren yoğun ekonomik çabalar içindeydi. Yabancı şirketler de aynı amaçlara yardımcı olmaktaydılar.

Yıl 1910’lar… “Gâvur İzmir” ismiyle bilinen bir vatan toprağı… İngiliz, Fransız, Yunan şirketlerinin oluşturduğu sanayiden ticarete, ulaşımdan madenciliğe, bankacılıktan postaneciliğe kadar uzanan bir sömürü ağının tıkır tıkır çalıştığı bir kent!.. Rıhtımına yanaşan çeşitli bandıralı gemilerle Avrupa’ya her türlü hazinesinin kaçırıldığı bir zevk ve eğlence beldesi!..

Rumların ve Ermenilerin egemen oldukları bir toplumsal yaşam ve Yunan Emperyalizminin gittikçe pençesini geçirdiği bir ihtiras ülkesi!..

Evet İzmir buydu. Bunun için “Gâvur İzmir” denmişti ona. Türk mahalleri geri, yoksul, kimsesiz ve mazlumdu. Boynu bükük Türkler, ülkelerinde yabancı egemenliğin pençesinde inliyorlardı.


Kaynak: Yaşar Aksoy, Gâvur İzmir’de Gol Sesleri.


Yorum bırakın