Yapısalcılığın Temel Yönelimleri

İnsanbilimleri düzleminde yapısalcı ilkeleri herkesten önce dilbilimciler belirleyip benimsemişler, “belirli bir nesnenin tarihini incelemeye girişmeden, köken, gelişim, yayılım sorunlarını ele almadan, nesnenin niteliklerini dış etkilerle (örneğin bir dilin özelliğini toplumun yapısıyla, bir düşüngünün özelliğini üretim ilişkileriyle, vb.) açıklamadan önce, bu nesneyi sınırlamak, tanımlamak ve betimlemek gerektiğini” herkesten önce dilbilimciler savunmuşlardır. Doğa ve fizik bilimlerinin bu eski ve tartışılmaz ilkesinin insanbilimlerinde de geçerli sayılmaya başlaması için Ferdinand de Saussure’ün Genel Dilbilim Dersleri (1916) beklenecekti.

Saussure’den Greimas’a değin (burada Hjelmslev, Benveniste, Jakobson ve Lévi-Strauss’u işaret ediyor), adına yaraşır tüm yapısalcıların yapıtlarında kolaylıkla saptayabileceğimiz temel yönelimler şöyle özetlenebilir:

  1. Ele alınan nesnenin “kendi başına ve kendi kendisi için” incelenmesi;
  2. Nesnenin kendi öğeleri arasındaki bağlantılardan oluşan bir “dizge” olarak ele alınması;
  3. Söz konusu dizge içinde her zaman işlevi göz önünde bulundurma ve her olguyu bağlı olduğu dizgeye dayandırma zorunluluğunun sonucu olarak, nesnenin artsüremlilik içinde değil, eşsüremlilik içinde değerlendirilmesi;
  4. Bunun sonucu olarak, köken, gelişim, etkileşim, vb. türünden artsüremsel sorunlara ancak nesnenin elden geldiğince eksiksiz bir çözümlemesi yapıldıktan sonra ve bunların da dizgesel olarak ele alınmalarını sağlayacak yöntemler geliştirebildiği ölçüde yer verilmesi;
  5. Nesnenin “kendi başına ve kendi kendisi için” incelenmesinin sonucu olarak, “doğaötesel” değil, “özdekçi” bir tutum izlenmesi;
  6. Bu yaklaşımın felsefesel, siyasal ya da sanatsal bir öğreti değil, tutarlı bir çözümleme yöntemi olmaya yönelmesi, dolayısıyla düşüngüsel yaklaşımla fazla bir ilgisi bulunmaması.

Sözlük

Sürem [İng. Continuum]: Doğadaki bütün nesnelerin içinde yer aldığı sürekli uzay-zaman ortamı.

Artsüremlilik [İng. Diachrony]: Karşılaştırılarak yorumlanan ve değerlendirilen olayların, ayrı bir süremde ortaya çıkmış olması durumu; artzamanlılık.

Eşsüremlilik [İng. Synchrony]: Olayların tarihsel gelişimden daha çok belirli bir zamansallık özelinde ele alınması. Dilbilimsel anlamda ise dilin tarihsel gelişiminden öte betimsel özelliklerine yoğunlaşmak içinde değerlendirilmesi.

Doğaötesel [İng. Metaphysics]: Duyularla kavranamayan, doğaötesi özelliği bulunan, doğaötesiyle ilgili; metafizik.

Özdekçi [İng. Materialist]: Bilginin doğal özelliğini, temel ve ölçütleri ile sınırlarını özdekçilik anlayışına göre açıklayan bilgi kuramı; maddeci, metaryalist.

Düşüngü [İng. Ideology]: Düşünsel, toplumsal ya da siyasal bir öğreti oluşturan, ülke olarak benimsenebilen kişi ve kurumların davranışlarına yön veren düşünceler bütünü; ideoloji.


Kaynak: Tahsin Yücel, Yapısalcılık.


Yorum bırakın