Çayın Kısa Tarihi

Çin’de çayın Han döneminden önce içilmeye başladığı düşünülüyor. Çay içme geleneği Tang döneminde yaygınlaşmıştır. Bu dönemde çay, zencefil, mandalina kabuğu, kaymak gibi maddelerle tatlandırılmış, ilk çayhaneler açılmış ve misafirlere çay sunma âdeti başlamıştır. Çay önceleri toplumun üst tabakasına özgü bir içecekken, giderek yaygınlaşmıştır. Çay alamayan fakir köylüler, bunun yerine baicha (“beyaz çay”) yani sıcak su içmekle yetinmek zorunda kalmışlardır. Bugün Çin’de lokantalarda ve evlerde en çok tüketilen içecek çaydır.

Hem yeşil hem siyah çay, Camellia sinensis çalısının yapraklarından hazırlanır. En eski çay çeşidi olan yeşil çay için yapraklar önce kavrulur, sonra elle sert bir zemin üzerinde sürte sürte yuvarlatılır, son olarak tavada tekrar kavrulur. Siyah çay için ise yapraklar kurumaya bırakılırken oksidasyon meydana gelir. Tarih boyunca Çin’de genellikle yeşil çay içilmiştir. Uzun yola daha dayanıklı olan siyah çay Ming döneminde (1368-1644) geliştirilmiştir.

Çayın Çin dışına yayılması, Tang döneminde Uygurlar ve Japonlarla başlamıştır. Japonya’da çay önceleri sadece Budist rahiplerce, dini törenler sırasında uyanık kalmak için içilirken, sonra toplumun diğer kesimlerine yayılmış ve çay hazırlama ve içme töreni geliştirilmiştir.

Çin’i fetheden ve Çing hanedanını (1644-1911) kuran Orta Asyalı, göçebe kökenli Mançular, süt ürünlerine dayalı olan geleneksel mutfaklarına uygun olarak çaya süt katıyorlardı; İngiltere’de çaya süt katma alışkanlığının kökeni budur. Çay İngiltere’ye 1645 civarında ulaşmış ve ilk çayhane Londra’da 1657 yılında açılmıştır. 

Hollanda ve İngiltere, çay tüketiminin giderek artması ve Çin’den ithal edilen çaya ödenen para miktarının giderek yükselmesi neticesinde, çayı kendi sömürgelerinde yetiştirmeye başlamışlardır. Hollandalılar 1827 yılında Cava adasında, İngilizler 1834 yılında Hindistan’da çay üretimine girişmişlerdir. Ancak bu girişim İngiltere’nin Çin’le olan ticaret açığını kapatmaya yetmeyince İngiltere, Çin hükümetini çay karşılığında afyon satın almaya zorlamak için Birinci Afyon Savaşı’nı (1839-1842) başlatmıştır.

Hindistan’da, ileri gelen Hintliler, İngilizlerin çay içme geleneğini benimsemişse de, halk arasında çayın yaygın bir içecek haline gelmesi ancak 1950’Ierde olmuştur.

Rusya’da çay, 17. yüzyıldan itibaren aristokratlar tarafından içilmiş fakat geniş kitlelerce benimsenmesi ancak 19. yüzyılın ikinci yarısında, ithal çayın ucuzlaması ve bollaşmasıyla olmuştur. Semaverle ilgili ilk kayıtlar 1770 civarına aittir. Bazı kaynaklara göre semaver, Moğollar veya Tibetlilerin kullandıkları bir ocak türünden geliştirilmiştir. Ruslar, 19. yüzyılın sonuna doğru Gürcistan’da çay yetiştirmeye başlamıştır.

Çayın Türkiye’deki serüveni ise 17. yüzyılda başlar. Bu dönemde padişah için hazırlanan çaya ayrıca Çin anasonu, tarçın, karanfil, safran ve misk katıldığı bilinmektedir. Aynı yüzyılda Kudüs’teki kahvehanelerde verilen içecekler arasında çayın bulunduğunu Evliyâ Çelebi’den öğreniyoruz. Saray çevrelerinde çaya gösterilen ilgi 18. yüzyılda Avrupa’nın etkisiyle artmıştır. Harem ağalarının eşyaları arasında çay takımları ve çay ibriklerinin bulunduğu ve 1799 yılında Kaptan Paşa’nın (deniz kuvvetleri komutanı) misafirlerine şahane bir çay takımıyla İngiliz usulü çay ikram ettiği bilinmektedir. 19. yüzyılın başında İstanbul’da çayhaneler açılmış ve 19. yüzyılın ortasında Rusya’nın semaveri İstanbul’da tanınmaya başlamıştır. Türkiye’de ilk çay yetiştirme denemeleri 1885 yılında, ticari üretimi ise 1930’larda başlamıştır. Anadolu’da çayı bilenlerin sayısı Cumhuriyet dönemine kadar oldukça azdı.


Kaynak: Priscilla Mary Işın, Yemeğin Kültürel Tarihi.


 

Yorum bırakın